- kızarmış et
лы гъэжъагъэ
Турецко-адыгский словарь. - Майкоп, Адыгейское книжное издательство.. ТIэшъу Ясин (Mehmet Yasin Celikkıran). 1991.
Турецко-адыгский словарь. - Майкоп, Адыгейское книжное издательство.. ТIэшъу Ясин (Mehmet Yasin Celikkıran). 1991.
kızarmak — nsz 1) Kırmızı veya ona yakın bir renk almak Nihat, yüzü kızarmış, alçak sesle söylendi. P. Safa 2) Bazı sebze ve meyveler olgunlaşmaya başlamak, olgunlaşmak Domatesler kızardı. 3) Utanç, öfke vb. duyguların etkisiyle, kanın yüze hücumu sonucu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çimlenmek — nsz 1) Çimle kaplanmak 2) Üzerinde çim bitmek 3) den, mec. Yiyeceklerden azar azar alıp yemek Tuzlu bademler, fıstıklar, fındıklar, kızarmış sucuklar, küçük börekler, tarama gibi şeylerden çimleniyorum. B. Felek 4) den, tkz. Kendinin olmayan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
doldurmak — i 1) Dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek Fazla eşyasını acele acele valize doldurdu. R. H. Karay 2) Araç deposunu akaryakıtla tamamen dolu duruma getirmek 3) nsz Ateşli silahların içine mermi sürmek İki tabanca getirdiler, takır takır… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ekmek — 1. i, er 1) Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek 2) Toprağı ekip biçmek için kullanmak Ancak senede otuz dönüm ekebiliyor. M. Ş. Esendal 3) e Serpmek Yemeğe biber ekmek. 4) mec. Bir şeyin başlamasına yol açacak sebepleri… … Çağatay Osmanlı Sözlük
fincan — is. 1) Çay, kahve vb. sıcak şeyler içmekte kullanılan, genellikle kulplu, porselen veya camdan yapılmış küçük kap Bir fincan kahve ve kızarmış ekmek getirin. H. E. Adıvar 2) Elektrik tellerinin eklem noktalarına konulan porselenden yapılmış… … Çağatay Osmanlı Sözlük
galeta unu — is. Galetadan veya kızarmış ekmek kabuğundan yapılan un … Çağatay Osmanlı Sözlük
iri — sf. Olağandan daha hacimli, olağanı aşan büyüklüğü olan, ince karşıtı Onun getirdiği kızarmış eti, şarabı, iri ve sulu elmaları acele yuttu. Ö. Seyfettin Birleşik Sözler iribaş iri iri iri kıyım iri laf iri yapılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
karnıyarık — is., ğı 1) Uzunlamasına yarılan kızarmış patlıcanların ortasına kıymalı iç konularak hazırlanmış yemek 2) Matbaacılıkta her sayfayı çift sütun olarak düzenleme … Çağatay Osmanlı Sözlük
kebap — is., bı, Ar. kebāb 1) Doğrudan doğruya ateşte veya kap içinde susuz olarak pişirilmiş et Oradan ayrılınca hemen çarşıya koşar, sıcak bir ekmek alır, içini kebapla doldurur, anama götürürdüm. H. E. Adıvar 2) Kızartma, çevirme veya kavurma yoluyla… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kızarık — sf., ğı Kızarmış … Çağatay Osmanlı Sözlük
kızartı — is. Kızarmış yer … Çağatay Osmanlı Sözlük